Çekik Gözlü Olmanın Sebebi Nedir?

Çekik gözlü atalarımız olmasından dolayı biz Türkler her daim çekik gözlü olmanın sebebi nedir diye merak etmişizdir. Orta Asya’dan Anadolu topraklarına göç eden atalarımızı incelediğimizde birçoğunun çekik gözlü olduğunu görüyoruz. Günümüzde ise Japon, Çin ve Moğol halkı çekik gözlü olarak bilinmektedir. Peki, neden tüm insanların gözleri aynı tipte değildir? Olayı bilimsel olarak ele alacak olursa buna neden olan şeyin iklim olduğu karşımıza çıkmaktadır.

Gözlerin çekik konumda olmasının temel nedeni göz kapağında meydana gelmiş olan farklılıklardır. Çekik gözlü insanlarda ikici göz kapağı kıvrımı gözün üstüne doğru inmiştir bu durum da gözlerin çekik bir hal almasına neden olmuştur. Yapısal olarak bu farklılığın oluşmasına neden olan şey ise iklimdir.

Canlı organizmalar bulundukları yerlere göre bir süre sonra mutasyona uğramaktadır. Sizlere bu durumu mutasyon nedir adlı makalemizde anlatmıştık. Meydana gelen mutasyonlar ve DNS sarmalındaki değişimler özellikle dış etkilerden dolayı meydana gelir. Çekik gözlü insanların yaşamış oldukları coğrafyalar ele alındığında bu coğrafi alanların aşırı derecede soğuk olduğu karşımıza çıkıyor. Soğuk alanlarda yaşayan ilk insanların gözleri çekik değildi. Ortamda yer alan aşırı soğuktan gözler ciddi derecede etkilenence vücut otomatik olarak soğukla savaşmaya başladı. Bu savaşım sonunda DNA yapısında değişimler oldu ve gözler çekik hale geldi. Buda gözlerin soğuktan daha az etkilenmesini sağladı. Temel olarak çekik gözlü olmanın sebebi bu şekildedir.

Bu konu üzerinde uzun yıllar boyunca araştırmalar yapan bilim insanların çekik gözlü olan kişilerin ayrıca burun deliklerinin de normal insanlara oranla daha küçük olduğunu görmüştür. Burun deliklerinde meydana gelen bu küçülme de aynı gözlerin çekik hale gelmesindeki gibi ortaya çıkmıştır. Burun delikleri aşırı derecede büyük olsaydı soğuk hava ciğerlere daha çok girerdi ve bu durum da ciğerlerin aşırı derecede tahrip olmasına neden olurdu. Bu yüzden zaman içerisinde DNA yapısında değişimler meydana gelerek burun delikleri küçüldü ve soğuk ortamlarda yaşayan insanlar daha iyi bir şekilde nefes almaya başladı.
Şüphesiz yukarıda bahsetmiş olduğumuz her iki durumda da Yüce Yaratıcının izleri vardır. Canlıları bu denli güzel yaratan Allah’ımız her koşulda yaşam sürmemize vesile olmuştur. Bu olayı sizlere daha iyi anlatmak adına deniz anaları üzerinde yapılan bir incelemeyi de sizlere sunmak istiyoruz.

Tüm canlılarda kullanılmayan organlar bir süre sonra işlevsel olarak tamamen yok olur. Yok oluş süreci bir anlık olmayıp uzun bir zamansal periyot gerektirmektedir. Normalde gözleri olan deniz anaları karanlık bir mağara içerisinde yer alan tuzlu su göletine konulmuş. Ortam aşırı derecede karanlık olduğundan dolayı deniz anaları görme fonksiyonları olmasına rağmen etrafı görememişler. Bu durumda zaman içerisinde gözlerin kullanılmamasından dolayı fonksiyonlarını yitirmesine neden olmuş. Yıllar sonra bu tuzlu su göleti içerisinde yer alan deniz anaları incelendiğinde, meydana gelen yeni neslin tamamının gözsüz olarak dünyaya geldiği bilimsel olarak tespit edilmiştir.

Bulunduğu ortama yapısal olarak zaman içerisinde adapte olma özelliği sadece insana has olan bir durum değildir. Yaşayan her canlı yapısal olarak bulunduğu ortama zaman içerisinde ayak uydurmaktadır. Kimisi buna evrim dese de bilim insanları bunu mutasyon ve DNA sarmalındaki değişimler olarak ele almaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here