Bugüne kadar dünyanın akışını değiştirecek çok sayıda deney yapıldı. Philadelphia deneyi de bunlardan birisiydi. Nikola Tesla ve Albert Einstein gibi isimlerin yer aldığı Philadelphia deneyi tüm gizemini korumaya devam ediyor.

Her ülke gibi Amerika birleşik devletleri de 2. Dünya savaşından galip çıkmak istiyordu. Amerikan donanması, savaş gemilerinin radara yakalanmadan, düşmana saldırabilmesini sağlayacak teknolojinin peşindeydi. Şüphesiz bunun hayata geçirilmesi, Amerikan donanmasını 2. Dünya savaşında üstün hale getirecekti.

Nikola Tesla ve Albert Einstein gibi isimlerden destek alarak Philadelphia deneyini yapmaya karar verdiler. Tarih 28 Ekim 1943’ü gösterdiğinde, açıklanması zor sonuçların olmasına neden olan Philadelphia deneyini yaptılar. Yapılan deney kısmen olumlu sonuçlandı. Savaş gemileri yeşil bir sisin içerisinde kaybolarak görünmez oldu. Artık 2. Dünya savaşında üstünlük Amerika birleşik devletlerinin elindeydi.

Görünmez olduğunuzu hayal edin. Ya da görünmeyen bir güçle başa çıkmaya uğraştığınızı düşünün. Bu durumda sizce kazanan kim olurdu?

Bugüne kadar, Philadelphia deneyi hakkında, Amerika birleşik devletleri tarafından resmi bir açıklama yapılmadı. Elde edilen bilgiler, deneyde yer alan kişilerin yaptığı açıklamalardan öteye geçmedi. Deney hakkında açıklama yapılmasa da, deneyde yer alan kişilerin söyledikleri, deneyin sonuçlarını öğrenmeye yardımcı oldu.

Gökkuşağı projesi adıyla da bilinen bu deney, 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamıştı. Aslında filmden önce William Moore tarafından bir kitap yazılmıştı. Bu kitapta anlatılanlar, fantastik olarak kabul edildi.

Ancak filmde işlenen konu izleyiciyi daha derin etkilemeyi başardı. Bu sayede Philadelphia deneyi herkes tarafından merak edilen bir olay haline geldi.

Philadelphia deneyi çalışmalarına, Project Rainbow olarak 1930’lu yıllarda Chicago üniversitesinde başlandı. Bir süre sonra çalışmalara Princeton üniversitesinde devam edildi. Bu projeyi asıl önemli kılan şey Albert Einstein ve Nikola Tesla gibi isimlerin projede yer almasıdır.

Deney, 2. Dünya savaşı sırasında destroyer tipi bir savaş gemisinde yapıldı. Deney yeri Philadelphia deniz üssü olduğu için bu deneye Philadelphia deneyi ismi verildi. Deney, eğer olumlu gerçekleşirse gemiler radarlara yakalanmadan istenilen yerde görünür hale gelecekti. Bu olay bilim dünyasında “optikal görünmezlik” olarak tanımlan şeyin ta kendisiydi.

Philadelphia Deneyinin Yapıldığı Gün

Tarih, 28 Ekim 1943’ü gösterdiğinde, uss eldridge gemisine 2 dev jenaratör yerleştirildi. Sabah saat 9’da jenaratörlere güç verilerek Philadelphia deneyine başlandı. 3000 adet güç artırıcı tüp, iki jeneratörün oluşturduğu gücü yaymaya başladı.

Diğer ekipmanlar oluşan kütlesel elektromanyetik alanları kullanılabilir düzeye getirirken, kırılmış ışınlar ve radyo dalgaları gemiyi tamamen sardı. Jeneratörler güç ürettikçe, manyetik alan güçlendi. Oluşan manyetik alanla birlikte, yeşil bir sis gemiyi tamamen kapladı.

Toplamda, 104 mürettebatı olan uss eldridge gemisi, birden bire ortaya çıkan yeşil bir sisin içerisinde tamamen kayboldu. Deneyi gerçekleştiren bilim insanlarının karşısında artık savaş gemisi yoktu. Gökyüzüyle birleşecek kadar büyük olan koca bir deniz, karşılarındaydı. Savaş gemisi radarda dahi görülmüyordu.

Kısa süre sonra uss eldridge gemisi, 640 kilometre uzakta olan, Norfelk deniz üssünde ortaya çıktı. Böylesine kısa sürede hiçbir teknolojinin 640 kilometre yol kat etmesi mümkün değildi.

Peki, uss eldridge gemisi, nasıl oldu da dakikalar içerisinde, 640 kilometre uzakta yer alan, Norfelk deniz üssünde ortaya çıktı? 15 dakika bekledikten sonra, jenaratörlerin kapatılma emri verildi. Jeneratörler kapatıldıktan kısa süre sonra yeşil sis ortaya çıkmaya başladı. Gemi ortaya çıktıkça tuhaf şeyler de ortaya çıktı.

Gemideki mürettebat, geminin yanından sarkarak kusuyordu. Gemi personellerinden bazıları güvertede aklını yitirmiş gibi geziyordu. Deneyde yer alan kişilerin bazıları yok oldu ve bir daha geri dönmedi. Mürettebattan bazıları, geminin eriyen metal levhalarına yapışmıştı. Acı çekerek öldükleri aşikârdı.

Mürettebattan bir kişi kurtuldu ancak tamamen aklını yitirmişti. Philadelphia deneyi başarıya ulaşmıştı. Ana hedef görünmezlik olsa da aslında bu yapılan deney ışınlanmaydı. Dünyanın akışını değiştirecek bu deneye birçok kişi şahitlik etti. Artık, bu deneyde yer alan herkesin, hayatı tehlikedeydi.

Bu deneyi yapan bilim adamları, Albert Einstein tarafından geliştirilen “çekim ve elektriklenmede birleşik alan kuramından” yararlandı. Bu kuramdan yararlanarak gemiyi görünmez hale getirecek elektronik kamuflaj tasarlandı. Albert Einstein, bu teoriyi henüz denememişti. Elbette denenip geliştirilmeyen bir şeyin, canlı varlıklar kullanılarak denenmesi kötü sonuçların ortaya çıkmasına neden oldu.

Projenin başında Nikola Tesla vardı. Nikola Tesla’ya gemide insanların yer alması konusunda ısrar edildi. Ancak Nikola Tesla, bu deneyin insanlara zarar vereceği konusunda ısrarcı oldu. Ancak yetkililer gemide insanların olmasında ısrarcı olmaya devam etti. Ve deney mürettebat gemideyken gerçekleştirildi. Deney sonrasında insanlar ciddi anlamda zarar gördüğü için Nikola Tesla Philadelphia deneyinden kendi isteğiyle ayrıldı.

Dr. Alfred Bielek, 1943 yılında Philadelphia deneyinde oluşan manyetik alanın 10 yılda 1 tekrardan oluştuğunu iddia etti. 1963 ve 1983 yıllarında, bu manyetik alan tekrardan ortaya çıktı. Philadelphia deneyi kontrol edilemeyen manyetik dalgaların oluşmasına neden oldu. Senkronize dalgalar, zamanı büküyor ve etkiliyordu.

Ünlü bilim insanı olan Levinson, bu durumu şu şekilde tanımlıyor:

“Dünya, güneş saatine göre, güneş de galaktik saate göre ayarlıdır. Eğer zaman kilidi yüksek ve güçlü bir enerji alanı ile bozulursa, ortaya çeşitli zaman ve mekan dengesizlikleri çıkar. Ta ki zaman yeniden kendini tamir edip dengesini bulana dek.”

Philadelphia Deneyinin Gerçekleri Ortaya Çıkıyor

Philadelphia deneyindeki tüm gizemin ortaya çıkmasını gemi personellerinden bir kişi sağladı. Bu gemici, Carl Allen imzasıyla, 1950 yılında Doktor Morris Jessup’a garip mektuplar gönderdi. İsmini gizlemek için gönderici adı olarak Carlos Miguel Allende ismini kullandı. Doktor Jessup adres olarak verilen posta kutusuna mektup yazarak olay hakkında ayrıntılı bilgi istedi.

Bunun üstüne kendisine bir mektup daha gönderildi. Allen mektubunda tüm detaylara yer verdi. Bu ışınlanma sistemi sayesinde, insanların dakikalar içerisinde yıldızlara dahi gidebileceğini yazmıştı.

İkinci mektubu okuduktan kısa süre sonra Jessup, deniz kuvvetlerinden bir davet aldı. Bu davet üstüne deniz kuvvetleri araştırma bürosuna gitti. Orada bulunan yetkililer, daha önce Jessup tarafından yazılan, yani kendisinin yazdığı bir kitabı verdi. Kitabın üstünde 3 farklı kişi tarafından yazılan notlar yer alıyordu. Notlarda yer alan el yazılarından birisi, Allen’in el yazısıyla birebir aynıydı.

Notlarda dünya dışı varlıklardan, bu varlıkların kullandığı uzay araçlarından bahsediliyordu. Notlarda ayrıca, bir maddenin nasıl kaybolup tekrardan ortaya çıkabileceği de yer alıyordu. Kısacası Philadelphia deneyinden bahsedildiği aşikârdı. Birçok kişinin saçma bulduğu bu kitap, üst düzey devlet yetkililerine dağıtılmıştı. Şüphesiz bu kitapta yazanları birileri önemsemişti.

Esrarengiz olay 1959 yılının nisan ayında Doktor Jessup’un arabada ölü bulunmasıyla devam etti. İlk incelemede, egzoz gazından zehirlendiği tespit edilmişti. Kıriminal inceleme sonucunda, Doktor Jessup’un egzoz gazıyla intihar ettiği yer aldı. Jessup, o gün arkadaşı Doktor Mason Valintayn ile buluşacaktı. Telefondan arkadaşına deneyin kesin sonuçlarına ulaştığını söylemişti.

Ancak arabanın içinde Jessup’un deneyle alakalı hiçbir notuna rastlanmadı. Arkadaşlarının tamamı, Jessup’un intihar edecek bir karakterde olmadığını söylüyordu. Hayatla barışık bir kişi olan Doktor Jessup, acaba bildikleri yüzünden bir cinayete mi kurban gitti?

Dr. Valintayn’a göre Philadelphia deneyi kesinlikle bilindik yöntemlerle açıklanamaz. Bazı bilim adamları, atomun temel yapısının, madde parçacıklarından değil, elektromanyetik alanlardan oluştuğu görüşündeler. Bu, çok karmaşık enerji alanlarının, birbirlerini etkilemesi olayıdır.

Berlitz’e göre Philadelphia deneyinin yapılıp yapılmadığı belli değildir. Kavram olarak geçerli olsa da kanıtlamaz. Çünkü Einstein’ın ”birleşik alan kuramı” tarafından desteklenmektedir.

Philadelphia deneyine inanan insanların büyük bölümü, Amerika birleşik devletleri tarafından bu deneyin devam ettirildiğine inanıyor. Bu konuda en yaygın söylenti, deneyin boşaltılmış bir hava üssü olan Mountook’ta sürdüğüdür.

Deneyler yapıldığı yere göre isimlendirildiği için, yeni deney Mountook Project olarak isimlendirildi. Mountook projesi, yeni nesil zamanda yolculuğu kapsıyor. Birçoğunuzun buna merağı olduğu için Mountook projesini ayrı bir videoda ele almak istiyorum.

Eğer Philadelphia deneyi yapıldıysa, birilerinin elinde dünyanın akışını değiştirebilecek büyük bir güç var. Belki bir gün tüm televizyon kanalları yayın akışından çıkıp, acil koduyla yayına başlayacak.
Yapılan bu televizyon yayınında, Philadelphia deneyinin tüm sırları açıklanacak. O gün geldiğinde gizem perdesinin ortadan kalmasını bekliyor olacağız.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here